Casi Paped Kurucusu ve Tasarım Direktörü Şebnem Celepoğlu Dindar, marka hikayesini Elle dergisinin Haziran 2024 sayısı için Büşra Nazlan Üregül’e anlattı.
‘Modern hayat için el yapımı porselen’ mottosuyla yarattığı Casi Paped markası ile Şebnem Celepoğlu Dindar, rafine zevklere hitap etmeyi hedefliyor. Doğanın renklerini yansıtan tasarımlarıyla markanın hikayesini kendisinden dinledik.
Röportaj: Büşra Nazlan Üregül
Toprak ve doğa ile bir olmak, çamura hayat vermek ve bambaşka bir forma dönüştürmek, yaratıcılığı besleyen en güzel uğraşlardan biri. Şebnem Celepoğlu Dindar, doğaya olan sevgisini kurucusu olduğu Casi Paped markası ile sağlamlaştırıyor. Dindar’a göre kendisini ifade etmenin en doğru yolu sanat. Bu yolculuğu kendisinden dinliyoruz.
Seramikle olan hikayeniz nasıl başladı?
Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Yönetim bölümü mezunuyum. Uzun yıllardır sektörde faaliyetimizi devam ettirdiğimiz ürün, strateji ve pazarlama alanlarında çözüm üreten Think’nTalk tasarım ajansının kurucusu ve yöneticisiyim. Şehir hayatının bitmek bilmez koşuşturmacası hepimizi, hayvanlardan ve doğadan kısaca tüm canlılardan uzaklaştırıyor. Bazen bastığımız toprağın rengini ve kokusunu dahi unutuyoruz. Oysa ki insan var olduğu günden beri ruhunun her damlasına enerji veren toprağa ve hayvanlara karşı büyük ihtiyaç duyuyor. İşte toprağa olan sevgimden mi, doğaya olan özlemimden mi bilinmez kendimi bulacak, doğayı hatırlayacak, çamurun içinde kaybolacak bir sanat dalına ihtiyacım olduğunu hissettim. Seramik atölyesi deneyimimi başta bir hobi olarak düşünürken uzun bir öğrenim sürecinin ardından, reklamcılıktaki yaratıcı süreci ve iletişim becerilerimin de etkisiyle, profesyonel düşünüp bir porselen tasarım atölyesi kurmaya karar verdim.
Casi Paped markası nasıl kuruldu?
Tasarım markası kurmak aslında uzun süredir hayalimdi; bireysel çalışmak, özgür olmak ve yaptığım tasarımlarla kendimi ifade etme fikri, tasarladığım ürünlerin farklı insanlar tarafından kullanılması, farklı mekanlara ve hikayelere eşlik etme düşüncesi, çıkış noktam oldu. Kendini ifade etmenin en özgür yolu sanat bana göre. İşte buradan çıkışla bundan dört sene önce doğdu Casi Paped. İsmini ise hayatıma iz bırakan sevgili dostlarımdan ilham alarak köpeğim Casi, papağanım Pap ve kedim Edward anısına oluşturdum. Casi Paped Tasarım Atölyesi için İstanbul’un hareketli yaşam dinamiğine uygun, birçok yeni tasarım atölyesine ev sahipliği yapan ve aynı zamanda doğayı ve denizi bir arada kucaklayan Bebek semti, en doğru adres oldu. Her tasarımımız hayal gücümüzün bir sonucu. Biz hayallerimizi renkler ve şekillerle ifade ediyoruz. Güneşin enerjisini alıyor, mavinin özgürlüğüyle birleştiriyoruz. Renkli duruşumuza işlevselliği ekleyerek ortaya kullanmaktan keyif alacağınız, rengini belli eden tasarımlar koyuyoruz. İlk fikirden, küçük seri üretime kadar sürecimiz, hayal ettiğimiz tasarımların 3D baskı prototiplerinin oluşturulması ile başlayıp, üretimi gerçekleştikten sonra ürünlerin patentlenmesiyle tamamlanıyor. Çevre ve insan odaklı bir yaklaşımla, sevdiği işi yapan ve yaptığı işi seven, küçük ama büyük bir ekiple, her biri el emeğiyle şekillendirilen ve doğal içeriklerden oluşan ürünleri etik değerler çerçevesinde ve sınırlı sayıda ürün üretiyoruz.
Seramik, koşullara göre değişen bir malzeme... Bana bu açıdan duygusal ve insansı geliyor. Kendi ellerinizle yaptığınız bir form başka şeylerle buluştuğunda farklı bir objeye dönüşüyor. İç dünyanız ve seramiği nasıl bütünleştirirsiniz?
Seramik deyince aklımıza toprak geliyor. Toprak ise hareketli bir element. Ben de toprak gibi hareket etmeyi seven biriyim. Eşimle seyahat planlarımızı yaparken rotamızı dünyanın ekolojik değerlerine ve doğa parklarına sahip yerlerine çeviriyoruz. Hatta son duraklarımız olan Tanzanya, Japonya örneklerini verebilirim bunun için. Seramiğin meditatif dünyası bana tatlı sürprizler yapıyor, her tasarım sürecinde yeni şeyler keşfetmemi sağlıyor. Bu da beni daha çok seramiğe yaklaştırıyor, heyecanlandırıyor ve başlarda hobi olarak düşündüğüm markama daha profesyonel bir yaklaşım için teşvik ediyor.
El emeği ile yapılan her şey zanaat. Siz de zanaatkarsınız. Duygusal dünyanız işinize ne kadar yansır?
Elle yapılan her işin duygusal kimliğimizden geldiğine inanıyorum. Herkesin sanatsal bir yönü olduğunu düşünüyorum. Sadece bunu algılama ve yorumlama becerilerimiz farklı. Ayrılan yönümüz; kimimizin daha yüksek duyusal ve duygusal algıya sahip olması sadece. Bu algılar ne kadar yüksek olursa o kadar çok parlıyoruz. Kendime dönersem; yaratıcılığım doğrultusunda tasarlamaya ve şekillendirmeye devam ediyorum. Bu duygularla hiç tanımadığınız insanlarla ortaya koyduğunuz ürünlerle buluşabilmek, bağ kurabilmek ise en büyük hediye ve mutluluk! Kadın elinde, kadın zarafetinde yaratıcılıkla şekillendiği için de seramiği kendime çok yakın buluyorum.
Yeni bir koleksiyon üzerinde çalışırken moodboard'unuzu neler süsler?
Moodboard’umun en önemli teması ekoloji ve renkler. Doğayı korumayı ve bunu teşvik etmeyi çok önemsiyorum. Seyahatlerde keşfettiğim şehirler her zaman ilham verir. Moodboard’dan yola çıkarak ürünlerdeki renklerimiz de tıpkı doğadaki mevsim dönümleri gibi sıcak ve soğuk tonlara göre değişir.
Henüz start up aşamasında olan kadın girişimcilere neler önerirsiniz?
Tasarım aşamasından özgünleşmeye, doğru satış kanallarını seçmekten ürünlerinizi, stilinizi seven kişilerle buluşmaya giden keyifli ancak bazı zamanlarda da zorlu bir yolculuk bu. Farklı bakış açılarına sahip, fikirlerine önem verdiğiniz kişilerden ürünlerle ilgili görüşlerini almanın besleyici olduğunu düşünüyorum. Çok sabit kalmadan bu fikirler doğrultusunda markayı güncellemek ve deyim yerindeyse çağa ayak uydurmak çok önemli.